Bir zamanlar uzak diyarların birinde bir köy varmış, bu köyde yaşayan Efe ve Tankut adında iki arkadaş varmış. İki arkadaş çok iyi anlaşırlarmış, her gün birlikte oyunlar oynar, eğlenirlermiş.
Bir gün iki arkadaş köyde yürüyüşe çıkmışlar, konuşup eğlenirken yanlarına yaşlı bir amca gelmiş. Adam, başındaki geniş kenarlı şapkası ve elindeki bastonuyla çocuklara nazikçe selam vermiş. “Merhaba gençler!” demiş adam gülümseyerek. “Sizin adınız ne, yaşınız kaç?” diye sormuş. Efe ve Tankut nazikçe adlarını ve yaşlarını söylemişler. Adam, “Aaa, ben sizin dedelerinizin gençlik arkadaşıyım, adım İsmail,” demiş. “Dedelerinize selam söylemeyi unutmayın,” diye eklemiş ve onlara iyi günler dileyerek yoluna devam etmiş. Akşam olup eve döndüklerinde, Efe ile Tankut, İsmail Amca’nın selamını dedelerine iletmişler. Dedeleri bu ismi duyunca şaşırmış ama tebessümle “Ah o İsmail! Eskiden bizim en yakın arkadaşımızdı,” demiş. Dedeleri, uzun zamandır görmediği eski dostunu hatırlamış ve anılarını paylaşmaya başlamış. Bu sırada Efe’nin anne ve babası da bu sohbeti duymuşlar. Çocuklara dönerek, “Çocuklar, tanımadığınız kişilerle konuşmak her zaman doğru olmayabilir. Her ne kadar İsmail Amca bizim eski arkadaşımız olsa da, bu konuda dikkatli olmalıyız,” diye uyarmış. O akşam yemekte herkes çocukların yaşadığı bu karşılaşma üzerine konuşmuş. Sohbet, zamanla geçmişteki güzel günlere gelmiş. Efe’nin dedesi anlatmış: “Eskiden, herkes birbirini tanırdı. Köyde yeni biri geldiğinde hemen tanışılır, bir ihtiyacı varsa ona yardım edilirdi.” Anne ve babası da dedelerini dinleyip başlarını sallamışlar. “Hatırlıyorum,” demiş babası, “Yeni taşınan bir aile varsa onları yemeğe davet eder, köydeki herkesle tanıştırırdık.” Efe merakla sormuş: “Peki şimdi neden tanımıyoruz kimseyi?” Babası derin bir nefes alıp yanıtlamış: “Artık herkes çok meşgul. Eskiden olduğu gibi bir araya gelmek, birbirimizi sık sık ziyaret etmek yerine, her şeyi hızlıca telefonla ya da mesajla hallediyoruz. Bu yüzden, komşularımızı bile tanımayabiliyoruz.”
O akşam, Ali ve ailesi bu konu üzerine uzun uzun konuşmuş. Hep birlikte bir karar almışlar. Bayramda akrabaları yalnızca mesajla değil, ziyaret ederek kutlamaya karar vermişler. Böylece sadece bayramlaşmakla kalmayacak, uzun zamandır bir araya gelemedikleri akrabalarını da görebileceklerdi. Ertesi gün, Efe yaşadıklarını arkadaşına anlatmış. Tankut gülerek, “Çok haklılar, biz de dün gece aynı sohbeti yaptık. Bundan sonra yabancılarla konuşmak yok; ama akrabalarımıza da yabancılaşmak yok.” Ve bu konuşmadan sonra, Efe ve Tankut, hem ailelerini hem de değer verdikleri insanları her fırsatta ziyaret etmeye başlamışlar. Böylece eski dostlukları ve akrabalıkları yeniden canlandırmışlar.
Daha fazla hikaye okumak isterseniz Hikayeler kategorimizi inceleyebilirsiniz.