Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde rengarenk bir köy varmış. Köyün evleri, bahçeleri, aklınıza gelebilecek her şey rengârenkmiş. O yüzden bu köye Renkli Köy adı verilmiş. Köyün renkli olması, orada yaşayan insanları da mutlu edermiş. Köyde yaşayan insanlar hiç kavga etmez, anlayışlı, paylaşımcı, kalpleri sevgi dolu insanlarmış. Bir olaya üzülseler bile, camdan dışarı baktıklarında, renkleri görüp üzüntülerini unuturlarmış.
Günlerden bir gün, herkes kendi işinde gücünde çalışırken, köye daha önce hiç gelmemiş bir kadın gelmiş. Kadının elinde küçük bir valiz varmış. Köy meydanına geldiğini onu gören yardım sever insanlar, ne istediğini sormuş. Yabancı kadın ise, kalacak bir yer aradığını, kimsesinin olmadığını söylemiş. Bu duruma üzülen köylüler, hemen yabancı kadını aralarına alıp, ona bir ev ayarlamışlar, evde ki fazla eşyaları da getirip küçük bir yuva yapmışlar. Yabancı kadın köylülerin bu kadar yardım sever olmasına çok şaşırmış. Onun geldiği köyde kimse kimse ile konuşmaz, herkes kendi işiyle uğraşır, sürekli kavga ve gürültü çıkarmış. İnsanların Renkli Köy de bu kadar mutlu olması kadının hiç hoşuna gitmemiş çünkü bu mutluluğa hiç alışık değilmiş. Kadın iyice köye yerleşmiş ve bir sürü arkadaş edinmiş, ama kalbi Renkli Köy halkı kadar iyi değilmiş. Yavaş yavaş köylülerin dedikodularını yapmaya, insanları birbirlerine kötülemeye başlamış. Renkli Köy halkı da bundan etkilenmeye ve küçük kavga etmelere, yardımlaşmayı bitirmeye başlamışlar. Yabancı kadın sonunda istediğini elde etmeye başlamış. Ancak gelin görün ki, köyün renkleri birer birer ortadan kaybolmaya başlamış. Bunu gören köylüler ne yapacaklarını bilememişler. Her şeyin rengi solmuş, grileşmiş. Bunun neden olduğunu anlamayan köylüler, mutsuzlaşmaya başlamışlar, kendilerini evlere kapatmışlar. Renkli Köy birden Gri Köye dönmüş. Bu durum köyde yaşayan Rabia adında ki bir kızı harekete geçirmiş. Köyünün ve insanların bu kadar mutsuz olmasına dayanamamış ve neler olduğunu araştırmaya başlamış. Araştırması sırasında yabancı kadının yaptığı dedikoduları, insanların ona ayak uydurmasını, edilen kavgaları öğrenmiş. İşte o zaman renklerin neden ortadan kaybolduğunu anlamış.
Rabia, hemen köyün meydanına herkesi çağırmış ve konuşmaya başlamış “Renklerimizi neden kaybettiğimizi buldum. Eskisi kadar temiz kalpli olmadığınız, dedikodu yaptığınız, kavga etmeye başladığınız için bütün renklerimizi kaybettik. Eğer ki eskisi gibi kalplerinizi temizler, iyi insan olursanız, renklerimizi geri kazanabiliriz.” demiş. Köy halkı Rabia’nın haklı olduğunu anlamış ve yaptıkları yüzünden çok pişman olmuş. Herkes birbirinden özür dilemiş ve barışmışlar. Onlar eski hallerine döndükçe, renkler de yavaş yavaş geri gelmeye başlamış. Yabancı kadın da köy halkının renklerle daha mutlu olduğunu görmüş ve onların kalbini kötüleştirdiği için çok pişman olmuş. O günden sonra o da diğer insanlar gibi iyi insan olmaya karar vermiş ve Renkli Köy eski neşeli, mutlu ve renkli günlerine geri dönmüş. Bu masal da burada bitmiş.
Daha fazla uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizden bir çok masala ulaşabilirsiniz.