Elindeki elma dolu sepetiyle merdivenden aşağıya doğru iniyordu yavaş yavaş. Birdenbire ayakları birbirine dolandı ve merdivenden yuvarlanıverdi sekiz. Bütün elmaları sağa sola saçıldı. En alt basamakta oturan toplama, “Gel beraber toplayalım dökülen elmaları” dedi. “Sen şu aşağıya düşen 4 elmayı topla, ben de basamaklarda kalan 4 elmayı toplarım” diye de ilave etti.
Birlikte topladılar elmaları ve sepetini koluna takan sekiz, toplamaya teşekkür ederek yürümeye başladı sonra.
Dizleri çok acımıştı ve kanıyordu. Belli etmemeye çalışsa da gözlerinden akan yaşlar, sepetine damlıyordu. Köşedeki fırını dönmüştü ki fırından çıkan bölme ile karşılaştı. Fakir aileler için ekmekleri titizlikle bölüştüren bölme, sekizin kanayan dizlerini ve yanaklarından süzülen gözyaşlarını görünce dayanamadı. “Gel hadi bölüşelim yaralarını.” Bu nazik teklifi kabul etti sekiz. Ama artık sekiz değil, sadece dört olmuştu. “Olsun” dedi. “Yetinmeyi bilene bu kadarı da yeter.”
Otobüs durağına vardığında ise çıkartmanın da otobüs beklediğini fark etti. Artık dizlerinin acısı geçmiş, gözyaşları dinmişti ki çıkartma onu görünce dayanamadı ve bir ısırık aldı yanağından. Koşa koşa duraktan uzaklaşan dört artık dört de değildi. Üç olmuş olmanın verdiği üzüntüyle gördüğü ilk taksiye atladı ve hemencecik eve gidip televizyon izlemek istedi. Yanında hiç parası yoktu. Bu yüzden taksiden inerken ise sadece ikiydi. Kendi evinin önündeki çitleri onaran komşusu çarpma, ıslık çalıp şarkılar söylerken oldukça neşeliydi. Ellerindeki çekici ve çivileri yere bıraktıktan sonra, üzüntüden iki büklüm olan komşusuyla paylaşmak istedi bu neşesini. Sonra onu 5’le çarpıverdi bir anda. 8 olarak çıktığı evine 10 olarak girerken, “Dağılanları birlikte toplamalı, bizi üzenlerden kaçarak uzaklaşmalı ve hayatımızdan çıkartmalı” dedi. “Acılar bölüşünce azalır, mutluluklar da çarpınca çoğalır” diye kendi kendine söylendi. Çarpmaya teşekkür edip gülümsedi. Çünkü gülümsemek çok güzeldi.