Tavşan Lopi ve Havuç Görevi Masalı

Tavşan Lopi, annesinin kış için toplamasını istediği havuçları oyun yüzünden güneşte bırakınca bozulmasına sebep olur. Hatalarından ders çıkararak sorumluluğunu öğrenir ve kış için tekrar havuç toplar.


Bir varmış bir yokmuş…Kıvrım Ormanı’nın kıvrıla kıvrıla uzayan patikalarının ortasında, rengârenk çiçeklerle bezeli bir tavşan yuvasında, Lopi adında küçük bir tavşan yaşarmış. Lopi, ormanın en enerjik, en zıp zıp tavşanıymış. Göz açıp kapayıncaya kadar bir ağacın oradan ötekine atlayabilir, günde onlarca kez ip atlayabilir, saklambaçta kimse onu bulamazmış. Lopi oyun oynamayı çok severmiş ama ne yazık ki verilen görevleri genellikle ertelermiş. Annesi bazen endişelenirmiş ama sabırla ona sorumluluk bilinci kazandırmaya çalışırmış.

Bir sonbahar sabahı, yapraklar sarıya dönmüşken annesi Lopi’ye seslenmiş: “Lopi’ciğim, kış yaklaşıyor. Kar yağmadan önce yiyecek depolamalıyız. Lütfen şu büyük sepeti al ve tarladan güzel havuçlar topla. Kışın bunlarla çorba ve kek yapacağım.” Lopi, her zamanki neşesiyle zıplayarak, “Tamam anne! Hemen hallederim!” demiş ve sepeti sırtlayarak tarlaya doğru yola koyulmuş. Yolun yarısında küçük bir açıklıkta arkadaşlarını görmüş: sincap Zilli, kirpi Tiko ve köstebek Mino. “Lopiiii! Havuç toplama mı? Hadi bir tur zıplama yarışı yapalım, bak kim kazanıyor!” diye bağırmışlar. Lopi önce bir duraklamış. “Sadece bir tur oynayıp sonra işime dönerim,” demiş. Sepetini bir ağacın gölgesine koymayı unutup oyunlara dalıvermiş. Zıplama yarışı, top sektirme, taş üstünde dengede durma derken saatler geçmiş. Güneş tam tepedeymiş ve havuçlar sepetin içinde, güneşin altında kavrulmaya başlamış. Lopi neşe içinde hoplarken, birden aklına gelmiş: “Sepetim!” Hemen tarlaya doğru koşmuş ama geç kalmış. Sepetin içindeki havuçların bazıları yumuşamış, bazıları sarkmış, bir kısmı da böceklenmişti. O güzelim taze havuçlar güneşte mahvolmuştu. Lopi’nin içi burkulmuş. Sepeti yavaşça eline almış, başı önünde eve dönmüş. Eve vardığında annesi kapıyı açmış ve Lopi’yi görünce hemen anlamış bir şeylerin ters gittiğini. “Lopi, havuçları getirdin mi?” Lopi gözlerini kaçırmış, sesi titreyerek, “Anne… Oyun oynarken havuçları güneşin altında unuttum. Hepsi bozulmuş…” demiş. Annesi bir an sessiz kalmış. Sonra yumuşak bir sesle, “Üzülme Lopi. Herkes hata yapabilir. Önemli olan hatandan ders alıp onu tekrarlamamaktır,” demiş. “Kış gelmeden bir fırsatımız daha olabilir.” Lopi o gece yatağında uzun uzun düşünmüş. Yorganının altına gizlenmiş kulaklarını çekiştirmiş. “Bir daha böyle yapmayacağım,” demiş içinden. “Önce görev, sonra oyun.”

Ertesi sabah güneş doğmadan kalkmış. Annesi daha uyanmamışken sepetini sırtlayıp sessizce yola koyulmuş. Tarlaya vardığında en diri, en sağlıklı havuçları tek tek seçmiş. Topladığı her havucu gölgeye koymuş, sepeti güneşten korumuş. Arada arkadaşları onu çağırsa da, “Bugün önce görevim var,” demiş kararlılıkla. Sepeti tıklım tıklım dolunca eve dönmüş. Annesi kapıyı açtığında karşısında dolu sepetiyle kocaman gülümseyen bir Lopi görmüş. “Bak anne, bu sefer görevimi eksiksiz tamamladım!” Annesi gülümsemiş, Lopi’ye sarılmış. “Aferin oğlum. Gerçekten gurur duydum seninle,” demiş. O gün, Lopi’nin topladığı havuçlardan nefis bir havuçlu kek yapılmış. Lopi kekten bir lokma aldıktan sonra, “Bunun tadı başka,” demiş. Çünkü bu kekin içinde emek, sorumluluk ve öğrenilmiş bir ders varmış.

Daha fazla uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir