Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde dağların arasında küçük bir köy varmış. Bu köyde, Zeynep adında bir kadın yaşarmış. Geçimini keçilerinin sütüyle, yaptığı peynirleri satarak sağlarmış. Eşi Hasan da odun keserek kazanç sağlarmış.
Günlerden bir gün, Zeynep pazara gitmek için yola çıkmış. Yolda yürürken ayağı bir şeye takılmış. Eğilip baktığında, yerde parlayan bir kutu bulmuş. Kutuyu açınca içinde büyük, mavi bir elmas olduğunu görmüş. Ama bu elmas onun değilmiş. Sahibini bulmadan elmasını harcamaya gönlü razı gelmemiş. O gün pazar yerinde elması kimin kaybettiğini öğrenmek için beklemiş. Bir süre sonra zengin bir tüccar panikle etrafa bakınıyormuş. “Kayıp bir şey mi arıyorsunuz?” diye sormuş Zeynep. Tüccar, “Evet! Mavi elmasımı düşürdüm. Onu kaybedersem, ailem büyük sıkıntıya düşer.” demiş. Zeynep hemen elması uzatmış. Tüccar o anda ışıklar içinde kaybolmuş ve yerine bir peri belirmiş. “Ben bir servet perisiyim. Seni denemek için bu elması buraya koydum. Eğer onu kendine saklasaydın, bereketin kesilecekti. Ama sen dürüst olduğun için, artık bolluk içinde yaşayacaksın.” demiş. Zeynep duydukları karşısında çok şaşırmış, bir o kadar da sevinmiş. Hemen eve dönüp yaşadıklarını eşine anlatmış. Eşi Hasan, yaptığının çok doğru bir davranış olduğunu söylemiş ve eşini tebrik etmiş.

Zeynep ve Hasan o günden sonra işlerini yapmaya devam etmiş. Ama bu sefer keçileri daha çok süt vermeye başlamış. Zeynep de, keçilerinden sütünün bir bölümünü satmış, kalanlarla peynirler yapmış ve onları da pazar da satmış. Bu sayede ellerine çok para geçmiş ve bolluk içinde yaşamaya başlamışlar. Zeynep’in yaptığı iyilik hayatlarına bir ışık olmuş ve o günden sonra ellerinden geldiği kadar ihtiyacı olanlara yardım etmişler. Bu hikayede köyde ki herkese ders olmuş. Bu masal da burada bitmiş.
Daha fazla kısa masal okumak isterseniz Kısa Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.