Mira ve Duran Zaman Masalı

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde denizin en derin, en sessiz yerinde Yosun Krallığı diye bir yer varmış. Bu krallıkta balıklar müziğe göre yüzer, mercanlar gün doğarken açar, midyeler ise gece olunca ninni söylermiş. Her şeyin doğru zamanda olmasını sağlayan ise devasa, mercanlarla süslü Deniz Saati’ymiş.

Bu saat, krallığın kalbiymiş, zamanın ilerlemesiyle birlikte hayat düzenli akarmış. Ama bir sabah her şey değişmiş. Güneşin ışıkları suya değmesine rağmen mercanlar açılmamış, balıklar hareket etmemiş, midyeler sessizleşmiş. Zaman resmen durmuş. Küçük deniz kızı Mira, gün doğmadan önce uyanmış. Ancak etraftaki sessizlik ona garip gelmiş. Deniz Saati’nin merkezine doğru yüzmüş ve saatin akreple yelkovanı yerinden kıpırdamadığını görmüş. Tam o sırada en iyi arkadaşı, küçük ve zeki bir ahtapot olan Tuku yanına gelmiş. “Mira, saat durduysa zaman saklanmış olabilir,” demiş. “Saklanmak mı? Zaman nereye saklanır ki?” “Efsanelere göre Zaman Kumları, kaybolduğunda saatin ruhu donar. Bu kumlar yalnızca Dalgaların Ardındaki Mağara’da bulunur.” demiş. Mira bir an bile tereddüt etmemiş. “O zaman hemen yola çıkıyoruz!” demiş. Mira ve Tuku, dev deniz anemonlarının arasından, balinaların yankı seslerini takip ederek, yosun ormanlarını geçmişler. İlk durakları Ayışığı Mercanı’ymış. Bu mercan, doğru notayla şarkı söyleyene yol gösterirmiş. Mira, annesinin ninnisini hatırlayarak mırıldanmış: “Zaman akar bir damla gibi, Sessizce süzülür deniz dibi…” Mercan birden parlamış ve yosunlar ikiye ayrılmış. İkinci sınavları, Sessizlik Geçidi’ymiş. Burada bir ses bile duyulursa dev deniz kabukları kapanırmış. Tuku, sekiz koluyla Mira’nın saçlarını bile tutup hareket etmesini engellemiş. Dalgaların fısıltısıyla geçidi geçmişler. Sonunda Dalgaların Ardındaki Mağara’ya ulaşmışlar. Burası karanlıkmış ve içi parlayan deniz taşlarıyla doluymuş. Tam ortada parlayan altın rengi kumlar varmış: Zaman Kumları! Tam Mira kumlara yaklaşırken, dev bir denizanası ortaya çıkmış. Gözleri bilgeliği, sesi ise derinliği anlatıyormuş. “Zamanı neden istiyorsun küçük deniz kızı?” “Çünkü herkes dondu. Kimse gülmüyor, kimse yaşamıyor. Zaman olmadan hayat ilerlemiyor.” Denizanası başını eğmiş. “Gerçek zaman yalnızca paylaşılırsa işler. Onu sadece kalbinle taşıyabilirsen götürebilirsin.”

Mira gözlerini kapamış, sevdiği anları düşünmüş: babasının gülüşü, Tuku’yla oyunları, deniz kabuklarından yaptığı kolyeler… O an kumlar hafifçe yukarı kalkmış ve Mira’nın ellerine konmuş. Zaman Kumları’nı Deniz Saati’ne döktüklerinde, saat birden çalışmaya başlamış. Akrep ve yelkovan yeniden dönmeye başlamış. Mercanlar açılmış, balıklar dans etmiş, midyeler şarkılarına kaldığı yerden devam etmiş. Yosun Krallığı yeniden canlanmış. Mira ve Tuku’ya herkes minnettarmış. O günden sonra her yıl, “Zamanı Hatırlama Günü” kutlanmaya başlanmış. Mira artık zamanın sadece bir saat olmadığını biliyormuş. Zaman, sevgiyle, anılarla ve kalbin içinden geçenlerle akan görünmez bir denizmiş.

Daha fazla uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir